Image
Maraştan Bir Haber Geldi[1]


1978 Aralık ayı kötü bitti. Her şeye rağmen.

Türkiye tarihinde hiçbir şey hiçbir zaman iyi neticelen(diril)mezdi. İyi gibi olan/görünen her sonuç aslında bir sonraki kötünün başlangıcı gibiydi. İyi olduğu düşünülen şey/olay daha kavranıp sevinemeden toplumun burnundan getirilirdi.

Dönemin İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş (1934-2021) incelemelerinden sonra yaşananların faşist bir plan olduğunu açıklamıştı. »Maraş katliamı göz göre göre geldi. Fakat önüne geçilemedi, çünkü istihbarat bize bunlarla ilgili bilgi vermiyordu. Olaylar başladı, Vali’ye istihbarat verilmedi, askeri çağırmakta da geç kalındı. Gelen asker de yeterli değildi. Ben istihbarat örgütünün oradaki cinayetlere, oradaki katliama katkı yaptığını düşünüyorum. Engel olmayı bırakın, MİT bizzat katkı yaptı.«[7]

Dönemin İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş (1934-2021) incelemelerinden sonra yaşananların faşist bir plan olduğunu açıklamıştı. »Maraş katliamı göz göre göre geldi. Fakat önüne geçilemedi, çünkü istihbarat bize bunlarla ilgili bilgi vermiyordu. Olaylar başladı, Vali’ye istihbarat verilmedi, askeri çağırmakta da geç kalındı. Gelen asker de yeterli değildi. Ben istihbarat örgütünün oradaki cinayetlere, oradaki katliama katkı yaptığını düşünüyorum. Engel olmayı bırakın, MİT bizzat katkı yaptı.«[7]

Dönemin İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş (1934-2021) incelemelerinden sonra yaşananların faşist bir plan olduğunu açıklamıştı. »Maraş katliamı göz göre göre geldi. Fakat önüne geçilemedi, çünkü istihbarat bize bunlarla ilgili bilgi vermiyordu. Olaylar başladı, Vali’ye istihbarat verilmedi, askeri çağırmakta da geç kalındı. Gelen asker de yeterli değildi. Ben istihbarat örgütünün oradaki cinayetlere, oradaki katliama katkı yaptığını düşünüyorum. Engel olmayı bırakın, MİT bizzat katkı yaptı.«[7]

Dönemin İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş (1934-2021) incelemelerinden sonra yaşananların faşist bir plan olduğunu açıklamıştı. »Maraş katliamı göz göre göre geldi. Fakat önüne geçilemedi, çünkü istihbarat bize bunlarla ilgili bilgi vermiyordu. Olaylar başladı, Vali’ye istihbarat verilmedi, askeri çağırmakta da geç kalındı. Gelen asker de yeterli değildi. Ben istihbarat örgütünün oradaki cinayetlere, oradaki katliama katkı yaptığını düşünüyorum. Engel olmayı bırakın, MİT bizzat katkı yaptı.«[7]

Sonraki yıllarda ise yapılan ayrıntılı açıklamalar, işleyişin özünün anlaşılmasını kolaylaştırdı. Aynı zamanda Özel Harp Dairesi Başkanı olan Sabri Yirmibeşoğlu’nun (1928-2016) övünerek söyledikleri, bu tür ‘düzenlemelerin’ belgesi gibidir.
General Yirmibeşoğlu’nun söylediklerini, 6 Eylül 1955 gecesi Selanik’teki Atatürk evinin bombalandığı haberinin çık(arıl)masıyla İstanbul’da Müslüman olmayan azınlıklara ait birçok işyeri ve evin tahrip edilip yağmalanmasını, insanların öldürülmesini hatırlayıp birlikte düşünmek gerekmektedir.

Fatih Güllapoğlu’nun kitabında anlattığı bölüm şöyle:

»6-7 Eylül de bir Özel Harp işiydi. Amacına da ulaştı. Sorarım size, muhteşem bir örgütlenme değil miydi? Halkın mukavemetini artırmak için düşman yapmış gibi bazı değerlere sabotaj yapılır. Kıbrıs’ta cami yaktık biz.«[8]

Sonraki yıllarda, Adnan Menderes’in (1899-1961) yargılanma sürecinde söz konusu bombayı -ki bunun hiçbir tahrip gücü olmayan ses bombası olduğu ortaya çıktı- atan kişinin de MİT ajanı olduğu açıklandı. Atatürk’ün doğduğu evin Selanik’teki Türkiye Cumhuriyeti konsolosluğuna ait ve etrafı duvarlarla çevrili bir alanda bulunduğunu belirtmekte fayda var.[9]

Ara açıklamadan sonra yeniden Maraş konusuna döneyim.

Maraş’taki olaylardan dolayı birileri tutuklandı, yargılandı bunların yaklaşık 30 kişisi idam olmak üzere onlarcası ağır cezalara çarptırıldı. Ama kararların Yargıtay tarafından bozulmasıyla ve yeniden yargılama dalavereleriyle az sayıda insana hafif cezalar verilerek dava kapatılmış oldu. Hatta bu davanın 1 numaralı sanığı Ökkeş Kenger[10] (1956) muhtemelen ödül mahiyetinde milletvekilliğine terfi ettirildi.

Ayrıca Maraş’ta onca insanın katledilmesinin yanında, bu cinayetlere ilişkin açılan davaya müdahil olarak katılan üç avukat Ahmet Albay (1947-1980), Ceyhun Can (1940-1979) ve Halil Sıtkı Güllüoğlu (1938-1980) peş peşe öldürüldü.[11]
[1] Meyrik adıyla da bilinen Antep ve Maraş yörelerinde yaygın bir ağıt. Ağıtın Aşık Nurşani (1959) yorumuna aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz:
https://www.youtube.com/watch?v=y03FKWC6uxI
(Konuyla ilgili olmayan bir bilgi: Videoda görünen Nurşani’nin portresini ben çekmiştim.)
[2] MC: Milliyetçi Cephe.
[3] Ayrıntılar için bkz.: Bekir Karadeniz »En Büyük İsyan Hatırlamaktır 1« KaraMavi Yayınları, 1. Baskı, Ankara, 2019. ‘İlk Büyük 1 Mayıs’ başlıklı bölüm. Sayfa 334.
[4] Ayrıntılar için bkz.: Bekir Karadeniz »En Büyük İsyan Hatırlamaktır 1« KaraMavi Yayınları, 1. Baskı, Ankara, 2019. ‘1 Mayıs 1977’ başlıklı bölüm. Sayfa 417.
[5] Ayrıntılar için bkz.: »En Büyük İsyan Hatırlamaktır 3« KaraMavi Yayınları, 1. Baskı, Bochum, 2021. ‘Maraş’tan Bir Haber Geldi’ başlıklı bölüm. Sayfa 19.
[6] Ayrıntılar için bkz.: http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ayse-hur/henuz-agiti-yakilmamis-1978-maras-katliami-1255547/
[7] Ayrıntılar için bkz.: https://www.sondevir.com/arsiv/marasta-mitin-parmagi-var-h42541.html
[8] Fatih Güllapoğlu »Tanksız Topsuz Harekat: Psikolojik Harekat« Tekin Yayınevi, Ankara, 1991, S. 104.
[9] Ayrıntılar için bkz.: https://www.haberler.com/gazeteci-fatih-gullapoglu-ozel-harp-dairesi-gladyo-haberi/
[10] Daha sonra soyadı Şendiller oldu.
[11] Bu yazı anılarımı topladığım kitapların 3. bölümünden aktarıldı. Ayrıntılar için bkz.: »En Büyük İsyan Hatırlamaktır 3« KaraMavi Yayınları, 1. Baskı, Bochum, 2021.