Image
This image for Image Layouts addon
Bekir Karadeniz
Kervan Oldum









KaraMavi Yayınları
2. Baskı, 2017
ISBN 978-605-5825-39-3
12,5 x 19,5 cm, 160 Sayfa







50,- ₺
Kitap İstek Formu
Yola Çıktım

Kervan Oldum

Yola çıktım kırk yıl önce Çoruh’tan
Kervan oldum koca dünya yüküne
Gözlerim haberi bekler Merih’ten
Düşüncemde gelir her gün yakına

Boşa tuttum beş yüzümü binimi
Her köşede bıraktım bir yanımı
Onca güzel paylaştı çok günümü
Ancak bu gönlümü verdim tekine

Dörtnala kaldırıp sevda atını
Geçerim ben arşın yedi katını
Oluşturur parçalar bir bütünü
Gövde olur yaprağına köküne

Emekler verip de ekin biçmeden
Ecel köprüsünü daha geçmeden
Deniz’le barışıp kucak açmadan
Sitem edip giderim hep dikine

* * *

Nedendir

Yıktılar dünyanın dağı taşını
Her parçayı dik gördüler nedendir
Kestiler ormanın kuru yaşını
Beş ağacı sık gördüler nedendir

Karıştırıp mevsimleri ayları
Yok ettiler o güzelim köyleri
Zehirleyip ırmakları çayları
Kirliliği pak gördüler nedendir

Şaşırdık birlikte gidecek yönü
Bilmem neye varır bu işin sonu
Neden düşman diye hep seni beni
Ayırarak tek gördüler nedendir

Damlalar birikip dönüşse göle
Hasret kalmaz idim bir gonca güle
Değiştirmek için getirdim dile
Susturmayı hak gördüler nedendir

Yerde gökte her bir zehri yürütüp
Yeşil yaprakları tek tek çürütüp
Son kalan pınarı kökten kurutup
Bir Deniz’e çok gördüler nedendir

* * *

Ben

Her cefaya katlandım da biri büktü belimi
Üstesinden gelemedim düştüm derin derde ben

Bazı zaman yanlış gittim bazı buldum yolumu
Bazı koştum ardı sıra kaldım ara yerde ben

Kimi bana çok söyledi akıllı mı deli mi
Kimi zaman yoldaş oldum dağda gezen kurda ben

Çok dolaştım bu cihanda gördüm bin bir zulümü
Mavi renkli tren durdu ayrı kaldım garda ben

Konuşurken tartışırken terk etmedim bilimi
Bir geceden bir geceye hesaplaştım serde ben

Buzdağları kesti yolu dondurdular selimi
Zerre boyu kopardılar erimedim korda ben

Bin kavimle kovalandım tanımadan ölümü
Bin kavimle karşı durdum görünmeyen surda ben

Herkes bir şey aldı candan sormadan hiç halimi
Yaşar oldum bin yıl sonra anlaşılmaz sırda ben

Yitti her şey dağda taşta bulamadım gülümü
Yalnız kaldım sümbüllerle iki parmak karda ben

Deniz’lerde dolaştırıp elden ele salımı
Yıllar yılı sokulmadım doğduğum bu yurda ben

* * *

Başka Olurdu

Sevgi barış hoşgörüyle özgürlük
Olsaydı bu dünya başka olurdu
Haksızlığı tüm insanlar yaşamdan
Silseydi bu dünya başka olurdu

Her olandan güzel yanı alarak
Eklenseydi yarınlara bilerek
Cümlesi yürekten içten gelerek
Gülseydi bu dünya başka olurdu

İster Peru’ya bak istersen Çin’e
Doğan çocukların söyle suçu ne
Dört çiçek yaşamda insan içine
Dolsaydı bu dünya başka olurdu

Alemdeki işler dönmezse örtük
Dolaşmaz hiç kimse üzeri yırtık
Şiddetin her türü tarihte artık
Kalsaydı bu dünya başka olurdu

İnsanlar çevirse gerçek yüzünü
Görürdü üstünde dostluk izini
Deniz’de gizlenen duygu özünü
Bulsaydı bu dünya başka olurdu

* * *

Gizlidir

Kırk bir yıldır bu evreni gezersin
Bilemezsin gönül nerde gizlidir
Her yürekte başka duygu sezersin
Bulamazsın ancak birde gizlidir

Yorulmadın bunca zaman yollarda
Kimi baykuşlarla öttün dallarda
Bazı Mecnun gibi ıssız çöllerde
Leyla’ya görünen yerde gizlidir

Uğraştın didindin demedin aman
Nice diyar gezdin yaman mı yaman
Dağlar ak libasın giydiği zaman
Balta kesmez buzda karda gizlidir

Bunca canın gözlerini kırpması
Bir damlanın kayalara çarpması
Hücrenin canlanıp kanat çırpması
Yaşamdaki nice sırda gizlidir

Bin yıl yaşıyorsun bir tek gününde
Hem cahilin hem alimin yanında
Hiçbir şeyi fark etmezsin sonunda
Görmenin kaynağı körde gizlidir

Aşık maşukuna kalır mı dargın
Gider ardı sıra olsa da yorgun
Sevdası ağlatır bülbülü her gün
Hüznü gülde değil harda gizlidir

Azı canı bilip yürekten veren
Dostun bahçesinde gülleri deren
Bir güzel söz ile bin gönle giren
İnsan onurunda arda gizlidir

İğnenin ucuyla delip geçtiği
Dünyaya bu kadar ışık saçtığı
Makassız terzinin elsiz biçtiği
Zerreyi eğleyen zarda gizlidir

Milyar yılda ancak bir defa gelen
Tufan sonrasında yeniden dolan
Issız mağarada üç yüz yıl kalan
Ak sakallı yaşlı pirde gizlidir

Sevda odur hasret ile katışır
Baykuş gibi kuru dalda ötüşür
Aşkın ateşiyle yanıp tutuşur
Bağrındaki kızıl korda gizlidir

Yetmiş kere bu dünyanın battığı
Habil’in bir ömür koyun güttüğü
Musa’nın Deniz’den sonra gittiği
Ağaçsız bitkisiz Tur’da gizlidir

* * *

Gidiyoruz

Zevraki misali

Sürdü bizi zalim kader
Düştük yola gidiyoruz
Yüreklerde türlü keder
Düştük yola gidiyoruz
    Dosta veda ediyoruz

Ne önü var ne de sonu
Belirsiz gecesi günü
Şaşırmışız doğru yönü
Düştük yola gidiyoruz
    Dosta veda ediyoruz

Bağrımızı nara yaktık
Bazı dönüp geri baktık
Bu evrende neler çektik
Düştük yola gidiyoruz
    Dosta veda ediyoruz

Yok ebedi yok ezeli
Gidişten geliş sezeli
Terk edip dışı güzeli
Düştük yola gidiyoruz
    Dosta veda ediyoruz

Çağladık taştık durulduk
Cansız gölgeye sarıldık
Gidip gelmekten yorulduk
Düştük yola gidiyoruz
    Dosta veda ediyoruz

Yaşamda nice çağları
Yeşeren solan bağları
Aşmaya yüce dağları
Düştük yola gidiyoruz
    Dosta veda ediyoruz

Her adımda bin cefa var
Biri güldür bini de har
Sıla oldu bizlere yar
Düştük yola gidiyoruz
    Dosta veda ediyoruz

Çağlar olduk seller ile
Kanatlandık yeller ile
Ayrı ayrı kullar ile
Düştük yola gidiyoruz
    Dosta veda ediyoruz

Unutuldu geçti dünler
Kar fırtına boran günler
Yitip gitti yolda binler
Düştük yola gidiyoruz
    Dosta veda ediyoruz

Deniz üstü yer içinde
Candan toprağa göçünde
Bilmem zamanın kaçında
Düştük yola gidiyoruz
    Dosta veda ediyoruz

* * *

Beni

Aklım ermez oldu dünya işine
Her gün kırk cahile yerdirir beni
Kaçıp gitsem bile dağlar başına
Kurtlara kuşlara sordurur beni

Bunca yıldır ben bir ana doymadan
Çalar taştan taşa cana saymadan
Başımı göğsüne bir dem koymadan
Tutar zalimlere vurdurur beni

Feleğin ettiği gidiyor güce
Bazı çok engindir bazı da yüce
Eğletmez bir yerde bir gün bir gece
Diyardan diyara sürdürür beni

Deniz’e düşse de inceden sızı
Dinlemem yokuşu bayırı düzü
Geçmezken alemde kimsenin sözü
O dost bakışıyla durdurur beni

* * *

Bağladılar Beni

Kırk yıl önce vedalaşıp
Yola bağladılar beni
Bülbülle figan eyledim
Güle bağladılar beni
    Ala bağladılar beni

Karlar yağıyor yazıma
Kimse inanmaz sözüme
Coşkuyla vurdum sazıma
Tele bağladılar beni
    Ele bağladılar beni

Cehennemle bir tuttular
Dipsiz kuyuya attılar
Aslı’ya aşık ettiler
Küle bağladılar beni
    Yele bağladılar beni

Zerrede yaşamı buldum
Boranda çaresiz kaldım
Damla ile Deniz oldum
Sala bağladılar beni
    Dala bağladılar beni

* * *

Ararsın Beni

Katlim için hazırlanıp fermanım
Çakılır çakılmaz ararsın beni
Gücümü yitirip bedenden canım
Çekilir çekilmez ararsın beni

Bin çiçeğe ortak oldum arıyla
En sonunda karar kıldım biriyle
Benliğim ebedi aşkın narıyla
Yakılır yakılmaz ararsın beni

Çektiğim her cefa senin yüzünden
Ayrılmadım bir kez olsun sözünden
Gün gelir de kanlı yaşlar gözünden
Dökülür dökülmez ararsın beni

Kaçar tadın tuz katılmış bal gibi
Dökülür yaprağın solmuş gül gibi
Fidan boyun ince belin dal gibi
Bükülür bükülmez ararsın beni

Her insan yaşlanır geçer bu çağdan
Ne ölüden hayır gelir ne sağdan
Göçer bülbül gonca gülün o bağdan
Sökülür sökülmez ararsın beni

Ne belaya kaldım acı dilinden
Dönüp de bakmazsın asla yolundan
Urganım boynuma cellat elinden
Takılır takılmaz ararsın beni

Ayrı bilemeden gerçeği düşü
Uçtu geçmez ele gönlümün kuşu
Bir damla Deniz’de mezarım taşı
Dikilir dikilmez ararsın beni

* * *

Beni 4


Pay ettim varımı düşmana dosta
Dar günde birisi görmedi beni
Abdalla dervişle oturdum posta
Erenler doğruya yormadı beni

Olsam da hırlıya hırsıza düzgün
Kaldım bir başıma daima üzgün
Kol kanat kırıldı yaralar azgın
Bir insan bakıp da sarmadı beni

Eziyet ettiler canana cana
Bilemem gideyim hangi bir yöne
Soluksuz kaldım da Deniz’de yine
Merak edip kimse sormadı beni

* * *

Gülmedi

Aklımı kırk kere onun yüzünden
Şaşırdım da bir kez olsun gülmedi
Ağrı’nın doruğu Konya düzünden
Aşırdım da bir kez olsun gülmedi

Bazı ayrı kaldım uzak yerlerde
Bazı zaman yaşadığım sırlarda
Yar aşkıyla benliğimi korlarda
Pişirdim de bir kez olsun gülmedi

İstersen Deniz’in üstüne bas da
Bil artık sevdiğim yüreğim yasta
Gönlümü bir ömür gül yüzlü dosta
Düşürdüm de bir kez olsun gülmedi

* * *

Sonunda

Her coşkumu insanlarla paylaştım
Durgunluğum bana kaldı sonunda
Bazı zaman koştum bazı eğleştim
Yorgunluğum bana kaldı sonunda

Gönlüm uzak yanlış yola gidene
Bir canlıya bir tek cefa edene
Yüz çevirdim namussuza nadana
Dargınlığım bana kaldı sonunda

Kırk harami yola düşmüş ardımda
Eller güler oynar bense derdimde
Ne ettiysem boşa çıktı yurdumda
Sürgünlüğüm bana kaldı sonunda

Kendi ateşimle yaktım kendimi
Gözyaşımla yıktım gönül bendimi
Deniz’e terk ettim eski andımı
Vurgunluğum bana kaldı sonunda

* * *

Bilmesin

Ariflere danış da
Yozlar seni bilmesin
Yüreğinle konuş da
Sözler seni bilmesin

Kalacaksan yarına
Tutsak olma varına
Yan sevdanın narına
Közler seni bilmesin

Gülü koru harlardan
Mansur’u al darlardan
Sakla sırrı sırlardan
Gizler seni bilmesin

Doluyu gör boşlarda
Ekin büyüt taşlarda
Gül yetiştir kışlarda
Yazlar seni bilmesin

Vermek erdem almadan
Deniz’lere dolmadan
İnlet teli çalmadan
Sazlar seni bilmesin

* * *

Desinler

Bir ömür susarak anlaşalım dost
Gelmemiş böylesi bilgin desinler
Göz gözü bulunca silinsin her şey
Varsın ardımızdan dalgın desinler

Şaşsın Leyla Mecnun düştüğü hale
Bülbül bile küssün kırmızı güle
Aşkımız yayılsın hep dilden dile
Olmuş yeryüzünde salgın desinler

Eşsiz bir hayale eştir cengimiz
Alemde yok imiş asla dengimiz
Bize ayan ise gönül rengimiz
Ondan ötesine solgun desinler

Bir kez başladık mı caymayız asla
Böyle muhabbete doymayız asla
Bizsiz bir sevdayı saymayız asla
Aldırma insanlar algın desinler

Sonsuz zamanlara dalalım bir an
Çıkıp asumana kalalım bir an
Sevgiyi Deniz’e salalım bir an
İster deli ister çılgın desinler