Image
This image for Image Layouts addon
Bekir Karadeniz & Ali Cem Akbulut
Alevi-Bektaşi
Şairleri



KaraMavi Yayınları
5. Baskı, 2022
ISBN 978-3-949408-01-4
16 x 24 cm, 11 Cilt, 6700 sayfa




2250,- ₺
Kitap İstek Formu
Bekir Karadeniz &Ali Cem Akbulut
Alevi-Bektaşi Şairleri


Folklor ve geleneksel aşık edebiyatı konusunda bugüne kadar binlerce sayfa kitabı yayımlanan ve bu anlamda Türkiye’deki en kapsamlı eserler veren Bekir Karadeniz ile, özellikle Alevi-Bektaşi edebiyatının Osmanlıca belgelerini tarayarak günümüz Türkçesine çeviren ve bu alanda uzman bir araştırmacı olan Ali Cem Akbulut’la birlikte 8,5 yıl süren çalışma yayımlandı. Bu gelenekteki 1550 şairin önemli bir bölümünün hiç yayınlanmamış ve bilinmeyen birçok şiiri de Osmanlıca kaynaklardan çevrilerek hazırlandı. Böylelikle yanlış ya da eksik bilinen birçok eserin doğru ve aslına uygun olarak aktarılmasının yanında, söz konusu şairlerin de ayrıntılı biyografileri oluşturuldu. Bu çalışma, aynı zamanda yaklaşık 800 yıllık bir edebiyat tarihinin incelenerek öteki birçok gerçeğe de ışık tutabilecek bir belge niteliğine dönüştü.
 
* * *
 
Alevi-Bektaşi Şairleri

Alevilik ve Bektaşilik Anadolu’nun değişik bölgelerinde yaşayan çeşitli etnik ve kültürel farklılıklar taşıyan grupların büyük oranda ortak inanç ve felsefi düşüncelerin sentezidir. Hint, Orta Asya-Şaman ve Ortadoğu’da gelişip özellikle Asya içlerine kadar yayılan Mani dininden ve eski Yunan uygarlıklarından etkilenmeler olmak üzere bir ölçüde İslamiyeti kabul etmiş ancak kendi davranış ve geleneklerini koruyan bir inanç ve yaşam biçimidir.

Tarihin hemen her döneminde çeşitli nedenlerle tek tek ya da toplu olarak takibata uğramış ve yer yer büyük katliamlara hedef olan Alevi-Kızılbaş (ve sonraları Bektaşi) topluluklar giderek güvenlik nedeniyle birbirinden kopmuş ve çok geniş coğrafi alanlara yayılmışlardır. Öte yandan hakim devletler tarafından da tehlike olarak görüldükleri oranda dağıtılarak çeşitli yerlerde ikamete zorlanmışlardır.

Bütün bunlar bir yanıyla Alevi inancındaki toplulukları farklılaştırıp birbirinden koparmış olsa da, bir yandan kültürel boyutta gelişen bu farklılaşma aynı zamanda bir zenginleşme olarak devam etmiştir.

Konumuz olan Alevi-Bektaşi edebiyatı da bu anlamıyla çok yönlü ve zengin bir boyuta ulaşmıştır. İşte bu edebiyatın bir bütün olarak incelenmesi ve gelecek kuşaklara mümkün olduğunca tarafsız ve doğru aktarılmış bir kaynak olarak sunulması düşüncesi bu çalışmayı gündeme getirdi.

Giderek hakim kültürlerin ve inançların gücünden etkilenerek varlığını koruma konusunda zorlanan bu kültürü, en azından bugünün şartlarına uygun olarak tespit edip toparlamak belki bir ölçüde de olsa bu erozyonun önüne geçmeye yarayabilir.

Amacımız tarihsel bir gelişmeyi durdurmak ya da durmasının doğru olduğunu savunmak değil, yalnızca var olanın bir tespitini yapabilmek ve sonraki kuşaklara ve araştırmacılara ışık tutabilmek.

Bugüne kadar bu alanda irili ufaklı birçok araştırma yapıldı, kitap yayınlandı. Ancak bu projenin boyutunda, içeriğinde ve mantığında bir çalışma gerçekleşmedi. Genel olarak dar çevrelerde ve belli bir gruba hitap etmeyi amaçlayan bu tür çalışmalar tüm Alevi-Bektaşi çevresini yeterince kapsayamadı.

Ayrıca daha önce yine Türkiye’de bu boyutta ilk kez gerçekleştirilmiş olan »Türküler-Külliyat« araştırmasındaki gibi bu geleneğin tarihsel boyutundan kültürel ve sanatsal boyutuna kadar her yanını, profesyonel düzeyde hazırlanmış biyografiler ve şiir örnekleri verilen araştırma, uzun bir süreç sonunda »Alevi-Bektaşi Külliyatı« oldu.

Araştırma 16x24 cm ölçülerinde 11 cilt ve 6998 sayfadan oluşmaktadır.

Ayrıntılı bilgiler şöyle:

1 (İnceleme)    242
2 (Şairler A)    588
3 (Şairler B-Ç)    538
4 (Şairler D-E)    576
5 (Şairler F-G)    516
6 (Şairler H)    688    
7 (Şairler I-K)    750
8 (Şairler L-M)    648        
9 (Şairler N-R)    726        
10 (Şairler S-Ş)    742
11 (Şairler T-Z)    686
            
Alevi-Bektaşi Şairleri

1650’si ilk kez yayınlanan 6000 şiir
1550 halk ozanı ve şaire ilişkin bilgi
Şair adları, şiir adları ve ilk dizelere göre düzenlenmiş dizinler
Alevi-Bektaşi şairleri üzerine yapılan en kapsamlı ve güncel araştırma

KaraMavi Yayınları
ISBN 978-3-949408-01-4
16 x 24 cm, 11 Cilt, 6700 sayfa
E-Mail: info@karamavi.com

* * *

Son Söz

Alevi-Bektaşi edebiyatını incelerken fazlasıyla geniş coğrafi alanlarla ve kesimlere yayılmış, buna bağlı olarak da belki mekanın ötesinde çok yönlü ve bir o kadar da karmaşık toplumsal ve kültürel yapıların bütününden söz edildiğini kabul etmek gerekir.

Her ne kadar bu araştırmanın asıl amacı bu olsa da, bu denli geniş bir alanda yaşanan ve yüzlerce yıla yayılan bir süreci yalnızca kültürel boyutuyla incelemek tümüyle açıklayıcı olamayabilecekti. Bundan dolayı bir ölçüde edebiyatın dışına taşar gibi izlenim veren vurgulamalar, konunun bütünlüğünü koruma amacıyla birlikte değerlendirilmelidir. Ama bu araştırmadaki asıl düşüncemiz kültürel ve (bu araştırma itibariyle) edebi yanını öne çıkarmaya çalışmaktı. Çünkü bazı değerler ve etkileşimler toplumsal katmanlarda farklı ve birbirinin karşıtı gibi görünseler de zamanla yakınlaşır, birbirini tamamlayan ve bir üst boyuta geçen olguya dönüşürler.

Dünyada birbirinden farklı sosyal ve sınıfsal kategorilerde gelişen kültürel ögelerin belki en belirleyici olanı müzik konusuyla biraz açmaya çalışalım.

Jazz müziği, Afrikalı siyahların köle olarak götürüldükleri Kuzey Amerika’da geliştirdikleri bir müzik biçimi olarak yaygınlaştı, daha doğrusu bir ölçüde Afrika kökeninden (de) ayrışarak/bağımsızlaşarak özgün olarak şekillendi. Klasik batı müziği ise yönetenlerin yaşam ve kültür değerleriyle eşleşen bir biçimde gelişti. Yani bu müzik türleri, çıkışları itibariyle birbirinden çok farklı sınıfsal/sosyal kesimlere yönelik ve sınırlıydı. Ancak uzun yıllara yayılan çeşitli nedenlerle bir müzik tarzı ille de bir sosyal kesimle ifade edilir olmaktan çıktı. Bir süre önce ABD başkanı olan bir kişinin Jazz müziği yapabildiği gibi, artık çağımızda herhangi sosyal katmandan birileri de Beethoven (1770-1827) ya da Mozart’ın (1756-1791) yorumlandığı konsere gitmektedir. Özetle, bu çizgilerin bundan önceki yüzyıllara oranla çok daha belirsizleştiği görülmektedir.

Benzer bir gelişmeyi Osmanlı dönemi saray müziğinin geçirdiği evrelerde izlemek mümkündür. Osmanlı saray müziği, Osmanlının gelişimi ve gücüyle yaklaşık doğru orantılı olarak şekillendi ve yaygınlaştı. Önemli ve dönemlerinde birçok Batılı büyük müzisyeni de etkileyen (tabii onlardan da etkilenen) müzisyenler/bestekarlar çıkaran Osmanlıların zamanla zayıflaması ve yıkılmasına giden süreçte sarayda (ve saraya yönelik) gelişen bir estetik anlayıştan uzaklaşarak  saray dışı kesimlere hitap etmeye başlaması ve geldiği noktada günümüzün sanat müziğine dönüşmesi  de benzer bir örnek olabilir.

Artık hangi müziği kimin dinlediği her bakımdan sosyal/sınıfsal konumlarına göre tanımlanan bir olgu olmaktan çoktan çıktığına göre değerlendirmeleri de ona göre yapmak gerekmektedir.

Yalnızca okuryazar olmanın bile yüzyıllar boyu belli bir sosyal kesimin elindeki bir ayrıcalık olarak bulunması gibi, müzik ve öteki birçok sanat türü de doğrudan bu durumla ilgili bir süreç izledi. Ancak özellikle bilginin yalnızca bir kesimin elindeki güç/ayrıcalık olmaktan çıkmaya, en azından başka sosyal kesimler tarafından da ulaşılır olmaya başlamasıyla bu durum da değişerek, sanat anlayışı (ve ayrıcalığındaki) farklılığın sınırları da daha belirsizleşti ve daha geniş kesimlere yayıldı. Bilginin yaygınlaşması yalnızca bazı ayrıcalıklara, yalnızca herhangi bir konuda fikre sahip olmak değil, aynı zamanda başka olanı anlamak, ondaki çeşitliliği hissedebilmek ve karşılıklı etkileşime fırsat da verebilmektedir.

İşte Alevi-Bektaşi edebiyatı da böylesi bir süreçte birçok bakımdan benzeşmeye  başladı.

Nedeni ne olursa olsun (bunlara ilgili bölümlerde yeri geldiğinde değinildi) şimdiki aşamada birbirinden birçok bakımdan ayrılması (imkansız değilse bile) zorlaşan ve artık öyle de kabul gören estetik, edebi, sanatsal boyuta ulaşan Alevi-Bektaşi kültürü söz konusudur.

Kuşkusuz her ayrıntı birçok farklılığın açığa çıkmasını sağlayabilir ama bu ille de olumsuz olmayabilir.

Toplumların bir arada bulunmaları genel olarak öteki olanla aradaki farkın üzerine kurulduğundan farklılığın kendisi çoğu zaman ilk elde olumsuzluk olarak kavranmaktadır. Bu da çeşitliliğin bir ormanın bütünü açısından olmazsa olmaz değerinden çok, yan yana bulunan ağaçların ne denli ayrı(k) olduklarına odaklanmaya benzemektedir.

Toplumlar bilinen ve (belki henüz) bilinmeyen geçmişin izlerini taşıyarak gelişir. Bu gelişme her ne kadar bazı temel başlıklarla ifade edilse de ayrıntıya girildiğinde neredeyse sonsuz bir çeşitliliğe bürünür. Bu bir yanıyla karmaşık, içinden çıkılmaz gibi görünür (ya da öyledir) bir yandan da inanılmaz ve belki her seferinde yeniden keşfedilmeyi bekleyen bir hazine/değer olarak ele alınabilir. Bu değerler bütününün hepsini keşfetmiş ol(a)mamak, bilineni, kavrananı önemsizleştirmez, tersine bir sonraki adıma geçişin dayanağı sayılabilir. Bir deryanın sonsuzluğu ve bilinmezliği, bilineni değersizleştirmez.

Alevi-Bektaşi edebiyatını incelerken eksik kalan (ve kalacak) yanların bir sonraki keşif açısından heyecan ve büyüme olarak algılanıp ona yönelme boyutunda düşünülmesi bu araştırmayı da amacına yaklaştıracaktır. Zaten bu araştırma da uçsuz bucaksız bir deryayı bütünüyle bilme iddiasında değil, her araştırmanın, sonsuz bir zincirin halkalarından biri olarak kavranması yönüyle algılanmasına yardımcı olması amaçlanmaktadır.

Bugün birçok bakımdan fazlasıyla iç içe gibi görünmesine karşın öze indikçe aslında birbirine çok uzak duran/olan toplumların, kültürlerin birçok bakımdan aynı kökten gelişen ağaç dalları kadar benzer olabileceğini görmek bilimdeki karmaşıklığı göstermektedir.

Binlerce yıl öncesine dayanan bir dinsel ritüelin birbirine çok uzak coğrafyalarda şaşılacak denli benzemeleri insanın köklerinin aynı yere çıktığı gibi bir açıklamaya bağlı olarak yakınlaşmanın bir aracı biçiminde niteleneceği gibi, henüz bilinmeyen bir belirsizliğe de işaret ediyor olabilir.

Evrenin tarihinde, insanın bulunduğu yer ve zaman dilimi neredeyse hiçbir şey ifade etmeyecek küçüklükte olmasına karşın yine de insanlığın kendi bütünlüğünde ne kadar uzun ve bilinmez bir süreç yaşandığı düşünülebilir. Yani bazen nereden bakıldığıyla ilgili bir cevap arama söz konusu olabilir.

Aleviliğin tarihi ve toplumsal kökenine ilişkin henüz uzlaşmaya varılmış bir sonuçtan söz etmek mümkün değil. En yoğun tartışma konularından olan Aleviliğin İslam içinde ya da dışında olması, inanç ve davranış kökenlerinin nereye dayandığı, Anadolu’ya özgülüğü ya da Asya’dan gelmişliği veya 12 İmam öğretisinin belirleyiciliği gibi oldukça geniş ve karmaşık süreçleri kapsamaktadır. Bunların zaman içinde ve bilim temelinde incelenerek, tartışılarak belli bir açıklığa kavuşturulacağı muhakkaktır. Bunun uzun bir döneme yayılacağını anlamak zor değil. Önemli olan bu sürecin bilim temelli ve uygar bir düzeyde yaşanabilmesidir. Özellikle Aleviliğinin geçmişi bu umudu yeşertmektedir.

Tarihsel, sosyolojik, müziksel, edebi olarak uzun ve karmaşık dönemlerden süzülerek bugüne ulaşan Alevi-Bektaşi geleneğine, edebiyatın da lirik bölümüyle göz atmaya çalışacağımız bu çalışma, yalnızca inceleme değil öğrenmemizde de önemli bir dönem oldu.