Bekir Karadeniz
Şiirler
KaraMavi Yayınları
1. Baskı, 2021
ISBN 978-3-949408-12-0
12,5 x 19,5 cm, 144 Sayfa
110,- ₺
Kitap İstek FormuŞiirler
KaraMavi Yayınları
1. Baskı, 2021
ISBN 978-3-949408-12-0
12,5 x 19,5 cm, 144 Sayfa
110,- ₺
H
Hasretinden kurudum da
Hazanda bir hara döndüm
Hayat boyu yürüdüm de
Heyhat artık köre döndüm
Hafızanın paydası yok
Haraminin kaydası yok
Husumetin faydası yok
Hesaplayıp dara döndüm
Hadis olmuştur hileli
Habil Kabil’den çileli
Haddimi bildim bileli
Hicap eden yara döndüm
Haczedilen zerle simdi
Harama el atan kimdi
Heder oldu Deniz şimdi
Hoyrat vuran çora döndüm
* * *
M
Marifet ehline varmak istersen
Mahir ol da maharetin bell’ etme
Meclis-i kamile girmek istersen
Mizan tartmaz o servetin bell’ etme
Mesel masal fayda etmez boşuna
Murdara merci yok düşme peşine
Mazbatayı bela alma başına
Meziyetle kemaletin bell’ etme
Meskün metruk Deniz kime kalırmış
Menkul cümle servet elin olurmuş
Muktedir muhannet belki bulurmuş
Melun bilmez faziletin bell’ etme
* * *
P
Padişah fermanı verilmiş çoktan
Payitaht düşmüştür kastıma benim
Peykan uçar iken ayrılmaz oktan
Parlayıp da gelir üstüme benim
Pertek’te Artvin’de Zile’de Kaş’ta
Pir sayıp taşımam kimseyi başta
Perde çekerim de zalime puşta
Pervaneyim yine dostuma benim
Payidar payedar görür mü hali
Perverdigar olsa anlamaz dili
Parselleyip satmış Deniz’i çölü
Parçası düşmedi destime benim
* * *
Kalmadı
Yollarına baka baka gözümde fer kalmadı
Pare pare oldu beden fikrime ser kalmadı
Nicedir gönül şehrimden ayırmadım cananı
Büyüdükçe içerimde canıma yer kalmadı
Taç eyledi cem-i cümle kainatı yıkanı
Zulümleri mubah bilip öyle başa çıkanı
Karışmıştır ezel ebet bir olmuştur mekanı
Cahili alim sayınca gerçeği der kalmadı
Kor Deniz’e düştüğümde yanar iken boğuldum
Bin kurşuna karşı durdum bir söz ile dağıldım
Anladım ki değmez imiş boş boşuna eğildim
Herkes Ali oldu şimdi başkaca şir kalmadı
* * *
Birlik Olsaydı
Böyle mi olurdu böyle durumda
Halden anlayanlar birlik olsaydı
Hakkari Edirne Artvin Çorum’da
Dilden anlayanlar birlik olsaydı
Ardeşen Eleşkirt Simav Kozaklı
Göz gözü görmüyor tipi tozaklı
Mutlak aşılırdı olsun tuzaklı
Yoldan anlayanlar birlik olsaydı
Nevbahar karakış sonbahar yazdan
Ekvator kutuplar kor ateş buzdan
Evrenden doğadan topraktan tuzdan
Baldan anlayanlar birlik olsaydı
Antep Maraş Samsun Amasya Düzce
Ermenice Kürtçe Çerkesce Lazca
Mey cura kemane tulumca sazca
Telden anlayanlar birlik olsaydı
Yükseği engini bilinir idi
Dostlarla yan yana gelinir idi
Zalimler dünyadan silinir idi
Zülden anlayanlar birlik olsaydı
Kayseri Erzincan Tarsus’tan geçip
Her adım başında dostluğu saçıp
Mardin Kütahya’da gönlünü açıp
Çal’dan anlayanlar birlik olsaydı
İmdat eyleyince eli değerdi
Sahra ortasına yağmur yağardı
Anka gibi yanıp tekrar doğardı
Külden anlayanlar birlik olsaydı
Bitmeyen eziyet dinerdi mutlak
Korku korkutulup sinerdi mutlak
Haksızlar tahtından inerdi mutlak
Soldan anlayanlar birlik olsaydı
Nasıl bir cehalet böylesi çağda
Nice sırlar gizli bir avuç bağda
Ayrılık olmazdı Deniz’de dağda
Selden anlayanlar birlik olsaydı
* * *
Bizim
Bir rah-ı gerçeğe dil verdik diye
Ebedi rast gelmez işimiz bizim
Yarin sinesinden gül derdik diye
Kurtulmaz beladan başımız bizim
Bu aşkın ölçüsü darası yoktur
Yarden başkasının göresi yoktur
Kimsenin gönlünde karası yoktur
Ayandır cümleye düşümüz bizim
Kemliği kalplerden sileriz amma
Herkese iyilik dileriz amma
Yare ser verirken güleriz amma
Ağyara çatıktır kaşımız bizim
Namerdin elinden dolu içmeyiz
İnsan abasına değer biçmeyiz
Alem şerle dolsa dönüp kaçmayız
Siperdir yarene döşümüz bizim
Kesilen cezamız nar ile darsa
Ey olur yarayı yar kendi sarsa
Bizde kabul görmez aç olan varsa
Ortaktır Deniz’de aşımız bizim
* * *
Dönmem Geriye
Eğer ağır gelip nazın yüreğe
Küsersem bir daha dönmem geriye
Kendi fermanımı kendim direğe
Asarsam bir daha dönmem geriye
Panzehir saymışım içtiğim zehri
Dert değil geçerim o deli nehri
Günü geldiğinde Süleyman mührü
Basarsam bir daha dönmem geriye
Varlığımı heba eyleyip bir gün
Yokluk deryasını boylayıp bir gün
Sadece bir tek söz söyleyip bir gün
Susarsam bir daha dönmem geriye
Bilinmez dışardan kim kime tabi
Damla ile dolmaz gönlümün kabı
Durgun Deniz’lerde bir tufan gibi
Esersem bir daha dönmem geriye
* * *
Sevdiğim
Sabır diye diye geçti ya çağlar
Dayandı elliye yüze sevdiğim
Gözlerimin yaşı sel olup çağlar
Göl bilip tasasız yüze sevdiğim
Bu nasıl oyundur bu nasıl zardır
Bu nasıl perdedir bu nasıl zardır
Bu nasıl figandır bu nasıl zardır
Halep’te derimi yüze sevdiğim
İsterse dağıta isterse dize
Şiirler anlamsız eksiktir dize
Eğdirdi başımı getirdi dize
Bakmadı bir kere yüze sevdiğim
Gördüğümden beri yarimdir derdim
Tükenmedi bir gün onulmaz derdim
Uğruna Deniz’i kalburla derdim
Batırdı çıkarmaz yüze sevdiğim
* * *
Yavru Kuzu Bekler
Yavru kuzu bekler bırak koyunu
Sağmadan geç be kardeşim sağmadan
İnsan gibi oyna artık oyunu
Boğmadan geç be kardeşim boğmadan
Üçkağıtla çözme her tür işini
Sabır eyle biraz sıkıp dişini
Zalimlere bir kez olsun başını
Eğmeden geç be kardeşim eğmeden
Olmasan kimseye ne ağyar ne yar
Etmesen ne çıkar her bir işten kar
Alemde canlının hayat hakkı var
Değmeden geç be kardeşim değmeden
Haramı doldurma ambar testine
Düşme garibanla yoksul kastına
Zehrini boşaltma Deniz üstüne
Yağmadan geç be kardeşim yağmadan
* * *
Beni
Bir gece urganı takıp boynuma
Gayya kuyusuna ittiler beni
Nice mücevheri sarıp eynime
Dönmeyen kervana kattılar beni
Hiçbir şeyin hayalini kurmadan
Bir kez bile düşüncemi sormadan
Ayaklarım üzerinde durmadan
İblislere çoban tuttular beni
Geçip gitti çoğu kalmışım sonda
Üzüldü sevindi kimi her yanda
Gün içinde gece olduğu anda
KaraDeniz’lere attılar beni
* * *
Zeynep
Sevgi diye ektiklerim
Neden döndü kine Zeynep
Demesem de çektiklerim
Dayanmıştır bine Zeynep
Kurtulurum suçtan bir an
Yar edersen hiçten bir an
Baksan şöyle içten bir an
Can katarsın cana Zeynep
Kaçamazsam odağından
Sakınırım budağından
Şerbetini dudağından
İçsem kana kana Zeynep
Kavuşturup kollarını
Göster yüzde allarını
Kırk yıl geçse yollarını
Bekliyorum yine Zeynep
Bir kez bile ar etmeden
Yüreğine yar etmeden
Deniz’leri kar etmeden
Söndüm yana yana Zeynep
Hasretinden kurudum da
Hazanda bir hara döndüm
Hayat boyu yürüdüm de
Heyhat artık köre döndüm
Hafızanın paydası yok
Haraminin kaydası yok
Husumetin faydası yok
Hesaplayıp dara döndüm
Hadis olmuştur hileli
Habil Kabil’den çileli
Haddimi bildim bileli
Hicap eden yara döndüm
Haczedilen zerle simdi
Harama el atan kimdi
Heder oldu Deniz şimdi
Hoyrat vuran çora döndüm
* * *
M
Marifet ehline varmak istersen
Mahir ol da maharetin bell’ etme
Meclis-i kamile girmek istersen
Mizan tartmaz o servetin bell’ etme
Mesel masal fayda etmez boşuna
Murdara merci yok düşme peşine
Mazbatayı bela alma başına
Meziyetle kemaletin bell’ etme
Meskün metruk Deniz kime kalırmış
Menkul cümle servet elin olurmuş
Muktedir muhannet belki bulurmuş
Melun bilmez faziletin bell’ etme
* * *
P
Padişah fermanı verilmiş çoktan
Payitaht düşmüştür kastıma benim
Peykan uçar iken ayrılmaz oktan
Parlayıp da gelir üstüme benim
Pertek’te Artvin’de Zile’de Kaş’ta
Pir sayıp taşımam kimseyi başta
Perde çekerim de zalime puşta
Pervaneyim yine dostuma benim
Payidar payedar görür mü hali
Perverdigar olsa anlamaz dili
Parselleyip satmış Deniz’i çölü
Parçası düşmedi destime benim
* * *
Kalmadı
Yollarına baka baka gözümde fer kalmadı
Pare pare oldu beden fikrime ser kalmadı
Nicedir gönül şehrimden ayırmadım cananı
Büyüdükçe içerimde canıma yer kalmadı
Taç eyledi cem-i cümle kainatı yıkanı
Zulümleri mubah bilip öyle başa çıkanı
Karışmıştır ezel ebet bir olmuştur mekanı
Cahili alim sayınca gerçeği der kalmadı
Kor Deniz’e düştüğümde yanar iken boğuldum
Bin kurşuna karşı durdum bir söz ile dağıldım
Anladım ki değmez imiş boş boşuna eğildim
Herkes Ali oldu şimdi başkaca şir kalmadı
* * *
Birlik Olsaydı
Böyle mi olurdu böyle durumda
Halden anlayanlar birlik olsaydı
Hakkari Edirne Artvin Çorum’da
Dilden anlayanlar birlik olsaydı
Ardeşen Eleşkirt Simav Kozaklı
Göz gözü görmüyor tipi tozaklı
Mutlak aşılırdı olsun tuzaklı
Yoldan anlayanlar birlik olsaydı
Nevbahar karakış sonbahar yazdan
Ekvator kutuplar kor ateş buzdan
Evrenden doğadan topraktan tuzdan
Baldan anlayanlar birlik olsaydı
Antep Maraş Samsun Amasya Düzce
Ermenice Kürtçe Çerkesce Lazca
Mey cura kemane tulumca sazca
Telden anlayanlar birlik olsaydı
Yükseği engini bilinir idi
Dostlarla yan yana gelinir idi
Zalimler dünyadan silinir idi
Zülden anlayanlar birlik olsaydı
Kayseri Erzincan Tarsus’tan geçip
Her adım başında dostluğu saçıp
Mardin Kütahya’da gönlünü açıp
Çal’dan anlayanlar birlik olsaydı
İmdat eyleyince eli değerdi
Sahra ortasına yağmur yağardı
Anka gibi yanıp tekrar doğardı
Külden anlayanlar birlik olsaydı
Bitmeyen eziyet dinerdi mutlak
Korku korkutulup sinerdi mutlak
Haksızlar tahtından inerdi mutlak
Soldan anlayanlar birlik olsaydı
Nasıl bir cehalet böylesi çağda
Nice sırlar gizli bir avuç bağda
Ayrılık olmazdı Deniz’de dağda
Selden anlayanlar birlik olsaydı
* * *
Bizim
Bir rah-ı gerçeğe dil verdik diye
Ebedi rast gelmez işimiz bizim
Yarin sinesinden gül derdik diye
Kurtulmaz beladan başımız bizim
Bu aşkın ölçüsü darası yoktur
Yarden başkasının göresi yoktur
Kimsenin gönlünde karası yoktur
Ayandır cümleye düşümüz bizim
Kemliği kalplerden sileriz amma
Herkese iyilik dileriz amma
Yare ser verirken güleriz amma
Ağyara çatıktır kaşımız bizim
Namerdin elinden dolu içmeyiz
İnsan abasına değer biçmeyiz
Alem şerle dolsa dönüp kaçmayız
Siperdir yarene döşümüz bizim
Kesilen cezamız nar ile darsa
Ey olur yarayı yar kendi sarsa
Bizde kabul görmez aç olan varsa
Ortaktır Deniz’de aşımız bizim
* * *
Dönmem Geriye
Eğer ağır gelip nazın yüreğe
Küsersem bir daha dönmem geriye
Kendi fermanımı kendim direğe
Asarsam bir daha dönmem geriye
Panzehir saymışım içtiğim zehri
Dert değil geçerim o deli nehri
Günü geldiğinde Süleyman mührü
Basarsam bir daha dönmem geriye
Varlığımı heba eyleyip bir gün
Yokluk deryasını boylayıp bir gün
Sadece bir tek söz söyleyip bir gün
Susarsam bir daha dönmem geriye
Bilinmez dışardan kim kime tabi
Damla ile dolmaz gönlümün kabı
Durgun Deniz’lerde bir tufan gibi
Esersem bir daha dönmem geriye
* * *
Sevdiğim
Sabır diye diye geçti ya çağlar
Dayandı elliye yüze sevdiğim
Gözlerimin yaşı sel olup çağlar
Göl bilip tasasız yüze sevdiğim
Bu nasıl oyundur bu nasıl zardır
Bu nasıl perdedir bu nasıl zardır
Bu nasıl figandır bu nasıl zardır
Halep’te derimi yüze sevdiğim
İsterse dağıta isterse dize
Şiirler anlamsız eksiktir dize
Eğdirdi başımı getirdi dize
Bakmadı bir kere yüze sevdiğim
Gördüğümden beri yarimdir derdim
Tükenmedi bir gün onulmaz derdim
Uğruna Deniz’i kalburla derdim
Batırdı çıkarmaz yüze sevdiğim
* * *
Yavru Kuzu Bekler
Hayati Vasfi Taşyürek (1931-1989) misali
Yavru kuzu bekler bırak koyunu
Sağmadan geç be kardeşim sağmadan
İnsan gibi oyna artık oyunu
Boğmadan geç be kardeşim boğmadan
Üçkağıtla çözme her tür işini
Sabır eyle biraz sıkıp dişini
Zalimlere bir kez olsun başını
Eğmeden geç be kardeşim eğmeden
Olmasan kimseye ne ağyar ne yar
Etmesen ne çıkar her bir işten kar
Alemde canlının hayat hakkı var
Değmeden geç be kardeşim değmeden
Haramı doldurma ambar testine
Düşme garibanla yoksul kastına
Zehrini boşaltma Deniz üstüne
Yağmadan geç be kardeşim yağmadan
* * *
Beni
Bir gece urganı takıp boynuma
Gayya kuyusuna ittiler beni
Nice mücevheri sarıp eynime
Dönmeyen kervana kattılar beni
Hiçbir şeyin hayalini kurmadan
Bir kez bile düşüncemi sormadan
Ayaklarım üzerinde durmadan
İblislere çoban tuttular beni
Geçip gitti çoğu kalmışım sonda
Üzüldü sevindi kimi her yanda
Gün içinde gece olduğu anda
KaraDeniz’lere attılar beni
* * *
Zeynep
Sevgi diye ektiklerim
Neden döndü kine Zeynep
Demesem de çektiklerim
Dayanmıştır bine Zeynep
Kurtulurum suçtan bir an
Yar edersen hiçten bir an
Baksan şöyle içten bir an
Can katarsın cana Zeynep
Kaçamazsam odağından
Sakınırım budağından
Şerbetini dudağından
İçsem kana kana Zeynep
Kavuşturup kollarını
Göster yüzde allarını
Kırk yıl geçse yollarını
Bekliyorum yine Zeynep
Bir kez bile ar etmeden
Yüreğine yar etmeden
Deniz’leri kar etmeden
Söndüm yana yana Zeynep